Ders-Cafe
Nasıl Öğrendiler? 112
Daha kaliteli hizmet için;
Lütfen üye olun ya giriş yapın...
Ders-Cafe
Nasıl Öğrendiler? 112
Daha kaliteli hizmet için;
Lütfen üye olun ya giriş yapın...
Ders-Cafe
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaPortalLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Nasıl Öğrendiler? Turkcearka

 

 Nasıl Öğrendiler?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Mutlu
Admin
Admin
Mutlu


<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 148
<b>Okul Puanı</b> Okul Puanı : 100373
<b>DC Rep Puanı</b> DC Rep Puanı : 1
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 02/10/10
<b>Yaş</b> Yaş : 27
<b>Nerden</b> Nerden : Ders Cafe

Nasıl Öğrendiler? Empty
MesajKonu: Nasıl Öğrendiler?   Nasıl Öğrendiler? EmptyPtsi Ekim 04, 2010 9:13 pm

Nasıl Öğrendiler?


Etkin bir yabancı dil öğrencisi olduğunu, beş dil öğrenerek gösteren Ece Vahapoğlu, Türkiye'de özellikle İngilizce olmak üzere yabancı dil öğrenme konusunda yüksek talebe rağmen bu konuda Türkçe kaynak eksikliğinden hareketle, kendi birikimlerini uzman görüşleri ve yakından tanıdığımız simaların tecrübeleriyle birleştirerek kitaplaştırdı.

"Yabancı dil öğrenme yolları" adıyla Alfa Yayınları'ndan çıkan kitabın ayırt edici özellikleri; doğrudan dil öğrenmek isteyenleri hedef alması, "tercüme" değil "telif" bir eser olması ve üslup ve içeriği dolayısıyla zevkle takip edilebilir olması.

Kitaptan ilginizi çekeceğini düşündüğümüz bazı alıntılar sunuyoruz...
Ünlüler nasıl dil öğrendi?
İshak Alaton
Ya beni kovarsın ya da İngilzce öğretirsin

Ben ilk ve orta okulu Şişli Terakki'de okudum. 1942 yılında babamın sıradışı bir olayı oldu. 'Varlık vergisi' geldi. Babam bu varlık vergisini ödeyemedi, iflas etti, Aşkale'ye gitti ve bizim de hayatımız değişti. Beni Şişli Terakki'den aldılar. Daha ucuz bir okul olan St. Michel Lisesi'ne koydular ve dört yıl boyunca Fransızca öğrendim. 1945 yılında savaş bitti, ben St. Michel'den mezun oldum. Hemen çalışmaya balşadım. 1948'de askere gittim. O zaman gayrimüslimlere yedek subay olma hakkı ilk defa tanınmıştı. Ben de Mamak'ta altı ay yedek subay okuluna gittim.

Mezun olmadan 2 hafta önce bir yüzbaşı sınıfa girdi: "Yabancı lisan bilen kimler?" dedi. 100 kişilik sınıfta üç kişi el kaldırdı. Bizlerin isimlerini aldı ve çıktı. Polatlı Topçu Okulu'na beni Tercüman Asteğmen olarak yolladılar. Oraya vardığımda beni Major Harloff'un yanına götürdüler. Amerikalı subay Harloff benimle İngilizce konuşmaya başladı. O İngilzce konuşunca benim İngilizce değil de Fransızca bildiğimi anladı ve başından kara sular döküldü. Sınıfa giren yüzbaşı yabancı dil eşittir sadece İngilizce olarak düşünmüş olmalı. Kabahat bende değil.

Ben de Amerikalı subaya yarı İngilizce yarı Fransızca şunu anlattım:
"İki yol var; ya beni kovarsın, Ankara'ya geri giderim ve oradan yeni birisinin gelmesi 6-8 hafta sürer, veya bana İngilzce öğretirsin.
Adam önce afalladı, sonra bana inandı. Dört hafta, bu adam bana, sabah sekizde okunacak malzeme veriyor ve her saat başı beş dakika beni imtihan ediyordu.

Major Harloff'un toplantılarda İngilizce verdiği dersleri Türkçe'ye çevirerek tercümanlık yapmaya başladım. O zamandan beri İngilzce'yi devamlı olarak okudum ve geliştirdim. İngilizce bugün iyi bildiğim lisanlardan biridir.
Sezen Aksu
Sistematik gramer İngilizcesine sahibim. Hiç hocasız tek başıma yaptım!

Kura ile girdiğim Devlet Okulu’nda Almanca dersi görmüştüm, ama hiçbir zaman bu dile ısınamadım. En kaliteli Almanca aksanını bile mümkünse almayayım! İngilizce’yi kendim öğrenmek istedim. 4-5 laboratuvar bitirdim, bol bol kitap okudum. Kasetleri dinleyerek çalıştım.

Yani, hem okuyarak hem dinleyerek İngilizce’yi çalıştım. Beynimi boşaltmama yardımcı oluyordu, çevrem şaşırıyordu. Kendi alanım dışında beni rehabilite eden, eğlendiren bir uğraş oldu.

Yurtdışı ilişkilerimden dolayı, yabancı “tonmaysterlerle” çalıştığımda da dilimi geliştirme fırsatım oldu. Londra’ya gidiş gelişlerimde pratik yapma fırsatı buldum. Durmadan BBC gibi TV kanallarını açık bırakarak kulak doldunluğu oluştururum.

Son derece sistematik gramer İngilizcesine sahibim. hiç hocasız tek başıma yaptım.

Nihat Kahveci
Babamın Türkçe sorusuna İspanyolca cevap verince, 'Ne o oğlum, bize hava mı atıyorsun!' demişti

İspanya'ya Real Sociedad takımına taransfer olma durumu çıktığında, hemen İspanyolca öğreten bir kitap aldım ve kitaptan çalışmaya başladım. İspanya'ya gitmeden 3 ay kadar önce evimde başladım oldum. 6-7 ay oldu ve İspanyolcam insanları anlayacak kadar. Bana yetiyor şu anda. Yazı değil de daha çok konuşmamı ilerlettim.
Takımda Türkçe bilen bir arkadaşımın (Tayfun) olması bana yardımcı oldu. Komik bir şey de, babamla konuşurken, babam Türkçe bir şey sorduĞunda, benim unutup İspanyolca cevap vermeye çalıŞmamdı. Babam da "ne o oğlum, bize hava mı atıyorsun?" demişti.
Yabancı dil öğrencmek isteyenlere bol bol çalışmalarını öneriyorum, dil öğrenmek zor birşey değil.

Billur Kalkavan
Bir lisan öğrenirken, bence en çok dikkat, merak ve istek gerekir.

Oxford mezunu 5 lisan bilen bir babayla, English Highschool mezunu 3 lisan bilen bir annenin tembel kızıyım ben. Bunun suçunu biraz da ilkokulu bitirdikten sonra, ABD'ye okumaya gönderilmeme bağlıyorum. İnsan İngilizce öğrendikten sonra başka bir lisan öğrenmeye gerek duymuyor.

Babam bana hep Bili'ciğim kişi kendi lisanını iyi bilmezse, başka lisan d öğrenemez' derdi. Ben de onun sayesinde süper Türkçe (eski-yeni) öğrendiğim için, İngilizce'yi de süper öğrendim.

Bir lisan öğrenirken, bence en çok dikkat, merak ve istek gerekir. Öğrenen kişinin yanında daima lügat olmalıdır. Yeni ve bilmediği bir kelime ile karşılaşınca, hemen lügae bakıp hem yazılışnı hem de kullanılışını öğrenmek çok yardımcı olur. Benim tavsiyem lügatın da (mesela İngilizceöğreniyorsak) İngilizce'den İngilizce'yeolmasıdaha verimlidir.

Ertan Yergin
Tam konsantre olacakken telsizden anons geliyor!

Polis Koleji'nde bir sene, haftada 30 saat olmak üzere, sadece İngilizce eğitimi aldık. Hocamız çok iyiyidi. Biz de istekli ve meraklı olduğumuz için öğrendik. Akademiye geçtiğimizde, İngilizce alt yapısı olmayanlarla aynı sınıfta olmak zorunda kaldık. Hocalarımızın herkesi aynı seviyeye getirmek için en alt seviyeden başalması, bizlerin derse olan ilgisini azalttı.

Akademiden mezun olduktan sonra çevik kuvvet şube müdürlüğünde çalışmaya başladım. Bu zaman içinde İngiliz filolojisine gitme hevesim, müdürün "okul için izin veremem, ne işin var?" gibi bir yaklaşımıyla sona erdi.

2000'de KPDS sınavına girdim. Eğer 70 puan alırsam yabancı dil tazminatı alabileceğim. Ancak 69 puan alınca kzıdım, üzüldüm 'bir daha girmeyeceğim' diye kendi kendime karar aldım. Sınava hazırlanırken iş nedeni ile çalışma fırsatı bulamıyorsunuz. Tam konsantre olacakken telsizden anons geliyor, telefon çalıyor, birisi kapıyı çalıp içeri giriyor. Baktım olmuyor, ders notlarını arabaya taşımaya başadım. Göreve gidiş gelişlerde arabada ders çalışmaya çalışıyordum. Bu çalışma ortamında ancak 69 puan alabildim.

Bir sene sonra çevremdekilerin de desteğiyle tekrar girdim. İkinci girişimde 70 puan alıp tazminata hak kazandım. Şu an tazminat tamı tamına 8.160.000 TL ama olsun havası yetiyor!

Rauf Ateş
Londra'da 'How much does it cost?' diye sorduk, cevap 'Dokuz pound' diye geldi!

İngilizce ile ilgili en komik anıları İngiltere'de yaşadık. İngiliz hükümetinin bursuyla, birkaç ay süreli gazetecilik eğitimi için Londra'ya gitmiştik. İskoçyalı Kurs direktörü MR. Cardonie katıksız İskoç aksanıyla konuşuyor, biz de anlamakta güçlük çekiyorduk. Sınıf bir U şeklinde organize edilmişti. Yan yana oturuyor ve birbirimize 'Ne diyor?' diye soruyorduk. Esra Kazancıbaşı ile yan yana oturuyorduk. 'İşimiz zor' diye konuştuk Günün sonunda Esra ile karar verdik; 'Mümkün olduğunca çok pratik yapmak gerekiyor.'

Bir hafta sonu Londra'nın kuzeyinde bir alışveriş merkezine gitmiştik. Sokak tezgahları vardı. Biraz vakit geçirmek biraz da pratik yapmak amacıyla dolaşıyoruk. Mümkün oldukça çok konuşuyor, birşeyler soruyorduk. Kadınlara yönelik ürünler çok olduğundan Esra 'How much does it cost?' (Fiyatı ne kadardır?) sorusunu, tam kalıp haliyle ve büyük özenle soruyordu. Satıcılar, bizim kalıp halindeki sorularımıza çok kısa yanıt veriyordu. Yüzlerinde ise tebessüm olurdu! Adeta 'Niye bu kadar uzun cümleler kuruyorlar ki?' gibi ifadeler vardı yüzlerinde... Bier seferinde bu uzun cümleye aynen şu yanıtı aldık: "9 pound" (Yanlış okumadınız Türkçe'yle). Karşımızdaki bu sefer Türk çıkmıştı ve tek bir uzun cümleyle bizim Türk olduğumuzu anlamıştı. Çok gülmüştük, hâlâ da güleriz."

Can Ataklı
Hayal Ediyorum. İnsan beynine çip koyacaklar, 38 dil birden öğreneceksin."

İstanbul Erkek Lisesi'nde okudum. Almanca vardı okulda ama ben öğrenemedim. herhalde benim öğrenememe kaabiliyetim var! Orta sonda kaldım hem de Almanca'dan. Alman bir hoca vardı, benim aksanım için "Yahudi gibi Almanca konuşuyorsun" dedi, öfkelendim tabii. Psikolojik sorun yarattı böylece. Hoca beni soğutmuş oldu.

Sonra bir kompozisyon sınavımız vardı. konu veriliyor, biz devamını getiriyoruz. Konu: Boğaz'da trafik kazası. Ben başladım yazmaya, araba 140 km. süratle giderken boğazdan uçtu, falan. O zamanlar sınav kağıtlarına öğrencilerin adları kapalı olarak bakıkıuordu. Hoca bütün sınıfın ortasında: "Aptalın teki Boğaz'da arabaya 140km. hız yaptırmış, çok mantıksız buldum, onu bıraktım" dedi. Daha 12-13 yaşındayım, o da beni soğuttu. Almanca'ya küstüm.

Sonra aklım başıma geldi, lisan öğrenmeden olmaz. İngilizce öğrenmeye başladım. Kasetler aldım. İişim dolayısıyla gece çalışıyordum. Güngör Mengi ile sabah erkenden 7'de, yarı uykulu bir halde ders aldık. Şu an İngilizcem akademik düzeyde asla değil, ama yurtdışına çıktığımda konuşabiliyorum. Kitap okumaya, siyasi bir tartışmaya girmeye yetmiyor.
....
Çin Rusya kabak çiçeği gibi açılıyor, gelecekte bu diller önem kazanabilir. Ben bekliyorum, daha doğrusu hayal ediyorum. İnsan beynine çip koyacaklar, 38 dil birden öğreneceksin.


Yılmaz Erdoğan
Tanıdığımız tek İngiliz sivilleri, Bay ve Bayan Brown'dı!

Ben pek çok vatandaşım gibi 'DÜZ' lise İngilizcesiyle büyüdüm. Hani dostlar yabancı dil dersinde görsün, müfredat fiyakalı dursun diye konmuş, Türkçe konuşmanın komik biçimde yasaklandığı İngilizce derslerinde, "disizepensıl" zamanlar geçirdim.

Tanıdığımız tek İngiliz sivilleri Bay ve Bayan Brown'dı! Bunlar her ders deniz kenarına gidip saçma bir piknik yaparlardı.

Yani bana lise ve öncesi yabancı dil eğitiminden hiçbir işe yaramayacak bir kulak dolgunluğu kalmıştı. Ben de sinema tutkumla İngilizce öğrenme ihtiyacımı birşeştirdim.

İngilizce filmleri İngilizce alt yazıyla seyrederek, kara düzen şeklinde öğrenmeye çalıştım Şimdiki durumum yurt dışına gidince, ele güne muhtaç olmadan tek başıma vakit geçirebilecek, resepsiyonda gecenin geç vakti yiyecek bir şeyler isteyebilecek kadar. En azından tek başıma gezebiliyor ve aç kalmıyorum. Şimdi İngilizcemi gelştirmek için her türlü yola başvuruyorum ve sanırım bir süreliğine yurtdışında bir kursa gitmem gerekecek.

İngilizce yoksunluğu benim için dilsizlikle eş değer. Ben dilsiz değilsem bile kekemeyim ve bundan kurtulmak için çalışmaya devam ediyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://derscafe.forum.st
 
Nasıl Öğrendiler?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ders-Cafe :: Ders-Cafe Genel :: Ders-Cafe Genel-
Buraya geçin: